* 9 Şubat 2009: Mustafa ve Seher Solak çifti; bütün birikimlerinizi ve varlığınızı millete bağışlama girişiminde bulunarak, umarım pek çok kişiye “toplumsal sorumluluk” ve “fadakârlık” gibi değerlerin olduğunu hatırlatmışsınızdır.. Çünkü, şu yerel seçimler arefesinde her gün yolsuzluk haberleri okuyoruz.. Ya da, iktidar sahiplerinin harika cocuklarının ekonomik ve malî başarılarını öğreniyoruz.. Ya da, ah o taksici ben olaydım diyenleri….
* 11 Şubat 2009: Seçim yarışı da olmasa iki şeyden haberimiz olmayacak: Birincisi, halka hizmet hatırlanıyor.. Yollar asfaltlanıyor, belediyeler hizmet yarışına giriyor, vatandaşa destek programları ( gıda, beyaz eşya, para gibi….) uygulanıyor.. İkincisi, yolsuzluklar, haksız uygulamalar ortaya dökülüyor.. Özellikle, hükümet üyelerinin ve yakınlarının dahî (!) çocuklarının ne harika işler ve kazançlar elde ettikleri… Ama nedense, bu çocukların harikalıkları babalarının iktidarından sonra kayboluveriyor… Eski örnekleri var… Ama bu yönetim anlayışının da, kitapta yeri var; “Eş, dost, akraba kayırmacılık… Yönetimdeki siyasal gücün, aile mensuplarına ve yakınlarına ,iş olanaklarını sunması.” diye tanımlanan bu anlayışın adı Nepotizm’dir. (Nepotizm latince “yeğen” anlamına gelen “nepot” kelimesinden türemiştir. )
* 12 Şubat 2009; Keçiören Tapu Dairesindeki rüşvet olayı mahkemeye yansımıştı; o günlerde Bakan, hatta bilim adamı düzeyinde insanlar, tapu dairelerinde mülk alıp satan insanların sevinçlerinden tapuda çalışanlara “bahşiş” dağıttığını, halkın geleneğinde mutlu olduğunda bahşiş dağıtma alışkanlığı olduğunu söylediler. Mahkeme kararı ne oldu biliyor musunuz; Mahkeme, Tapu dairesinde vatandaştan alınan paranın gerçekten “bahşiş” olduğuna karar verdi, hatta el konulan 4 bin küsur liranın da memurlara geri verilmesini kararlaştırdı..!. (Yargının bundan sonraki safhasını, henüz basından takip etme imkânı olmamıştır.)
* 18 Şubat 2009; Yunanistan ne yapmak istiyor? Yunanistanla olan Kıbrıs, Ege adaları, Ege kıt’a sahanlığı, Kardak krizi gibi sorunlar kamu oyuna mal olmuş sorunlar.. Herkesin bu hususlarda az çok bilgisi duymuşluğu var.. Yunanistan, 1990’lı yıllardan bu yana da, Türkiye’ye karşı bir “soykırım” iddiasını uluslar arası kamu oyunda sürdürüyor.. Kendilerince 19 Mayıs’ı “Pontos Soykırımı” (?), 14 Eylül’ü de “Helen Soykırımı” adlarıyla tanımlıyor ve anma günleri ve gösterileri düzenliyor.. (Bu mesele henüz Türk kamu oyunca pek bilinmiyor.) Şimdi de Yunanistan, Kırım’da Sivastopol (Akyar) bölgesine bağlı Balıklava kasabasında Lamros Katsionis adına, Osmanlıya düşmanlık anıtı yaptıracakmış: Lamros Katsionis, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’na, Rusya tarafında Osmanlı’ya (Türkler’e) karşı gönüllü savaşmış ve piyade taburu komutanlığı yapmış….. Gerçekten, Yunanistan, Türkiye ve Türk düşmanlığı üzerine hangi politikaları inşa etmeye çalışıyor?..(Haber için bkz: Milliyet, 18 Şubat 2009, s:12) Yunanistan, acaba küreselleşme politikalarının yarattığı yeni dünya düzeninde bir “düşman” yaratma stratejisini mi izliyor?
* 20 Şubat 2009; Türkiye ve Türklük aleyhine, “soykırım” iddialarıyla sürdürülen düşmanlık politikası ve politikaya karşı- anlaşılan o ki- Türkiye’nin ve Türk kamuoyunun kayıtsız tutumu ve tepkisizliği, bunu izleyenlere cesaret verici oluyor; bu sefer de Bulgaristan’dan bir “soykırım” iddiası yükseldi (19.02.2009): “Bulgaristan’da aşırı sağcı “Ataka” (Saldırı) partisi, dün başkent Sofya’daki Türk Büyükelçiliği’nin önünde bir protesto gösterisi düzenledi. Eylemde bir konuşma yapan “Ataka” lideri Volen Siderov, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu döneminde uyguladığı “Bulgar soykırımı” nedeniyle özür dilemesi gerektiğini öne sürdü. Protesto gösterisi, Bulgaristan’ın bağımsızlığı için mücadele eden Bulgar milliyetçisi ve ulusal kahraman Vassil Levski’nin 19 Şubat 1873’te Sofya’da idam edilişinin yıl dönümü nedeniyle düzenlendi.” (http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=11044317)
No comments:
Post a Comment